Yeni Yıl Hediyesi


Herkes bir sefer de olsa yılbaşını kutlamıştır. Biz de eskiden saat 12 ye kadar bekler tv izlerdik sonra da yatardık. Her seferinde saat tam 12 olmadan tüm mahallede elektrik kesilirdi. Bi' 10-15 dk da gelmezdi. Neyse ki artık bu konularda daha bilinçliyiz ve kutlamıyoruz. 

Hiç unutmam. Lisede hazırlık sınıfındaydım. Her sene ki gibi yine birileri ortalığı alevlendirdi hadi yılbaşı çekilişi yapalım diye. Neyse isimler yazıldı herkes bir kağırt çekti. Zamanı gelince herkes birbirine hediyesini verdi.
Ben de sınıftaki çocuklardan birisine çıkmışım. Geldi yanıma ceketinin cebinden; yatakhanede kalanlara okulun verdiği, yarısı bitmiş bir pilot kalem çıkardı. Al dedi yeni yılın kutlu olsun.  Neye uğradığımı şaşırdım. İşte yeni yıl hediyesi benim için o zaman bitti. Hayır yani insan hiç olmadı kantinden bi çikolata alır. Bitmiş kalem de nedir :")

Şimdi yılbaşında ne mi yapacağım. Her gün ne yapıyorsam onu :D Benim için özel değil ki, oturup dizi izleyeceğim :D :D

Hazret-i Mehdi Muhakkak Gelecek Fakat Bu Yüzyılda Değil

Mehdi nedir, kimdir?
Ne zaman gelecek?
Geldiği zaman neler olacak?
Hangi bölgeden çıkacak?
Faaliyetleri neler olacak?


Eğer bu gibi sorulara yanıt bulmak isterseniz çok güzel bir kitap. Kitap baştan sona kadar ayetler ve hadisler ile desteklenerek yazılmış. Yani atmasyon uyduruk şeyler yok. Zaten Cübbeli Hocadan da böyle birşey beklenmez. Bir çok hadis ve ayete rağmen hâlâ çıkıp birileri mehdi ilan ediliyor. İşte tam da bunun için okunmalı bu kitap.

Beyaz vs Candan Erçetin

Bir kaç haftadır Beyaz ve Candan Erçetin birbirleriyle atışıp duruyorlar.
Olay Beyaz'ın, Candan Erçetin'in "Git" klibi ile oynamasıyla başlamıştı. Şöyle göreceğiniz üzere...


Sonrasında Candan Erçetin yanındaki adamlarla Beyaz'ın stüdyosunu bastı :D


Son olarak da Beyaz yine Candan Erçetin'e cevap vermiş :D




Artık bir sonraki video nasıl olacak çok merak ediyorum :D Bakalım daha ne kadar devam ettirecekler :D

Düzenleme:
Bu sefer de Candan Erçetin kadın dayanışması yapmış :D


Beyaz beklemedeyiz :D Yenisi gelirse yine eklerim.

Düzenleme:

Beyaz noktayı koymuş gibi :D Ekip sağlam :D Sanki en komiği bu olmuş :D



Come To September / Sonbahar Hatıraları (1961)


Klasik filmleri izlemeye karar verdim ama hangilerini izlesem bilemedim. Ben de imdb de araştırmalara çıktım. Rock Hudson'a denk geldim. Aklıma hemen "Sevemedim Karagözlüm" filmindeki sahne geldi. Türkan Şoray'a Hollywood dan teklif gelir. Rock Hudson ile Mihracenin Gözdesi filminde başrol oynayacaktır. O yüzden toprağı bol olsunlu Rock amcaya karşı bir sempati duyup filmlerine bakındım. Önce bunu izlemeye karar verdim.


Walking Dead Hakkında

Dizinin yayınlanan son bölümüne kadar izlemeyenler okumasınlar. Spoiler yersiniz :D



Size de The Walking Dead artık kabak tadı vermeye başlamadı mı?
Yani dizi 5. sezonda ama hâlâ bir çözüm yolu bulunmadı. Gerçi dizinin çevirmeni "Bu bir zombi dizisi değil, öyle bir salgın varken hayatta kalmayı başaran insanların psikolojilerini anlatan bir dizi" gibi bir tweet atmıştı. Ama yine de insan bir süre sonra sıkılıyor.
Yani dön dolaş nereye kadar. Bir kere bu adamların kullandığı silahlar hiç mi tükenmeyecek. Ya yiyecek ve tıbbi malzemeler. Şuan olaya çok ciddiyetle yaklaşıyorum :D
Yani tamam bunlar hapishanede yaşadıkları zaman ekip biçiyolardı bir şekilde düzen oturtmuşlardı ama şimdi yine gezgin modunda dolaşıyorlar.
O değil de bu kullandıkları araçların benzinleri ne zaman bitecek :D
Hadi bu biten şeyler tamam da bir de arkadaş siz habire dolaşıyorsunuz girdiğiniz evlerden birinden temiz kıyafetler giysenize yahu. Pis pis dolaşıyorsunuz. Hayır o pislikle nasıl hasta olmuyorsunuz :D
Şu gerizekalı bilim adamı bozuntusu yüzünden ne kadar heveslenmiştim. Hah şimdi konu biraz değişecek demiştim. Ama yok yine aynı noktaya döndüler. Artık konuyu biraz değişirin.
Zaten Gleen i de öldüreceklermiş. Hayır onun yerine karısını öldürsenize >< Bacısından ayrılmamış olur.

Son olarak Rick dedeme döndün artık şu saçına sakalına bi  çeki düzen ver. Darly sen de şu saçlarını biraz kısalt.

Reklam linklerime de tıklarsanız çok sevinirim ^^ Sağolun :D
Reklam1
Reklam2

Kış Tatiline Giren Diziler

Siz de ABD dizileri takip edenlerdenseniz bu ara bir boşluğa düşmüşsünüzdür. Çünkü diziler tatile girmeye başladı.
Geçenlerde The Walking Dead çevirmeni Eif Avcı, Twitter'da bir liste paylaştı.
Listenin tamamı için buraya tıklayın.

Ben sadece kendi izlediklerimi buraya koyacağım. Ki zaman zaman gelip kontrol edeyim. Kendi blogumda bulunması daha iyi çünkü linkleri kaybedebiliyorum.

Arrow: 10 Aralık - 21 Ocak
Forever : 9 Aralık - 6 Ocak
Grimm :12 Aralık - 9 Ocak
Pretty Little Liars: 9 Aralık - 6 Ocak
The 100: 17 Aralık - 21 Ocak
The Flash : 9 Aralık - 20 Ocak
The Walking Dead: 30 Kasım - 8 Şubat 


Mehtap Hanım..


Sanırım 5-6 yaşlarındaydım. Yine Ankarada olduğumuz bir yaz. Galiba huysuzluk edip ağladığım bir zamandı. Zil çaldı, içeri bir kadın girdi. Adı Mehtap Hanımmış. Açık renk pardesülü, boncuklu çantalı, güneş gözlüklü, kibar aksanlı bir teyze.  Kucağına aldı beni. Neyse benimle biraz konuştu filan. Biraz sonra hadi ben gidiyorum dedi gitti. O yaz bi kaç defa geldi gitti Mehtap Hanım. Ama geldiğinde ne pardesüsünü çıkarırdı ne de güneş gözlüğünü.

Sonradan öğrendim ki meğer Mehtap Hanım yengemmiş. Yengem her seferinde yeni pardesüsünü giyip kapının arkasında asılı duran çantasını takıp Mehtap Hanım kılığına giriyormuş. Ve ben her gün o çantayı o kapının arkasında gördüğüm halde bir kez olsun şüphelenmedim :D

Bizimkiler normalde çok hafif aksanlı konuşurlar. Yengem konuşmasını da değiştirdiğinden sanırım hiç anlamamıştım :D

Mehtap Hanım her geldiğinde evdekilerin neden kıkırdadığını o zaman anladım :D

Çocukken biz mi çok saftık yoksa şimdiki çocuklar mı çok akıllılar?
Keşke o günlere geri dönebilseydik.

Kayıp Ruh Yitik Beden - Ayla Koca


Alara özel bir insandır. Çocukluğundan beri zaman zaman uyuduğunda ruhu bedeninden ayrılır ve yardıma ihtiyacı olan, zor durumda kalan insanların bedenine girerek onlara yardım eder. Bu görevlerle insanlara yardım ederken çoğu zaman kendisi ruhsal açıdan büyük bir yükün altına girer. Her zaman için diğerlerinden farklıdır. Ailesine anlatmayı denediğinde deli damgası yer. Ona inanan hatta yardım eden, güvendiği, sığındığı tek kişi babaannesidir.

Bu özel yeteneği yüzünden içine kapanık yalnız bir hayat sürer. Geçirdiği sıkıntılı dönem sonrasında hayatını düzene oturtmuşken Hasan ile karşılaşır. İlk görüşte aşık olur fakat yaşadığı bu ikili hayat yüzünden kendisine bile itiraf edemez. Hele ki son aldığı görevin zorluğunu da düşündükçe işler iyice çıkmaz bir hâl alır.

Kitap kapağında yazan "Kitap boyunca av mı, avcı mı olduğunuzu sorgulayacaksınız" cümlesini gerçekten hakkıyla yerine getirmiş. -Bana göre :D-

Bu kitabı  kahvemin kokusu 2 kişiye imzalı olarak çekilişle hediye ediyor. Hadi bol şans :)

Dikiş İşleri

Dikiş kursuna başladım. Haftada 1 gün. Evde dikiş makinem yok -şimdilik-.  Ne kadar ilerleyebilirim, öğrenebilirim bilmiyorum ama hevesliyim bu konuda.

İlk yaptığımız şey elde dikiş işleri.



Sonra kalıp çıkarmayı öğrendik. Basit bir etek dikicem kendime. Sonrasında da kardeşlerime çalışıcam :D

Love Never Dies (2012 - Opera)


İlk kez opera izledim. Çok beğendim. Keşke canlısını da izleyebilsem :")

Daha önce Phantom Of The Opera'nın film versiyonunu izlemiştim. Hemen şurada. Dönem dönem Phantom aşkım tutar, şarkısını dinlerim. Yaklaşık bir ay önce Nicole Scherzinger'ın söylediği (böyle soyadı mı olurmuş :P) POTO şarkısına denk geldim. O zamandan beri sürekli dinliyorum :D


Sonra ben bu videodaki sakallı abinin sesine hayran kaldım. Araştırdım. Nelerde oynamış falan derken karşıma bu opera çıktı. Gerçi bu abinin oynadığı değil ama yine de güzel beğendim.

Keman İstiyorum...


Geçenlerde anneme dedim ki keman alıcam. Annemin dediklerini şöyle sıralıyım
*İmanını mı kurtaracak?
*Ne yapacaksın o şeytanı?
*He... he... Bi o eksikti dine imana yarar bişe olsa istemezsin.
*Bu kızın aklı bi karış havada (yav daha ne kadar yaşlanmamı bekliyosunuz aklımın havada olmadığını anlamanız için :'(((( )

Sonra ben ısrar edince de "Hele bi al o şeytanı parçalar atarım eve sokmam" dedi.

Bazıları Sıcak Sever / Some Like It Hot (1959)


Bir siyah beyaz filmle daha karşınızdayım. Daha önce hiç Marilyn Monroe filmi izlememiştim. Toprağı bol olsunlu hatunu nasıl tarif etsem.. Biraz fazla hatta aşırı işveli cilveli :D :D Ama güzel kadınmış :D


Joe ve Jerry işsiz kalmış iki müzisyenlerdir. Her yerde iş ararlar ama bulamazlar. Üstüne bir de yanlış zamanda yanlış yerde bulundukları için görmemeleri gereken bir cinayete tanık olurlar. İşsizliğin üstüne bir de peşlerine tanık bırakmak istemeyen çete üyeleri düşünce çaresiz kalırlar.

Gece Korku Filmi İzlemek / Babamdan İnciler


Ben kendimi bildim bileli babam korku filmlerini çok sever. Hatta benim fragmanını bile izlemeye korktuğum filmleri izler "bu da korku filmimiymiş" der. Geçen bir anısını anlattı, bana da malzeme çıkmış oldu :D

Babam gençliğinde akşam / gece sinemada korku filmi izler sonra da tek başına ya da bazen arkadaşıyla ıssız tarlalardan eve dönermiş. Dedim baba iyi çarpılmadın :D Babam diyor "o korkuyu, aksiyonu hissetmek lazım". :D

Bir Şarkıdan Nefret Etmenin En Kolay Yolu

Bir şarkıdan en kolay nasıl nefret edilir?
Sürekli dinleyerek mi? Yoksa sevmediğiniz birisinin sürekli o şarkıdan bahsetmesi mi?
Yoksa girdiğiniz her mağaza da sürekli o şarkıyı duymak mı?
Tabii ki bunlar da etkili yöntemlerden bazıları ama asıl ölümcül vuruş o şarkıyı alarm sesi olarak kullanmak.
Uzun zamandır alarm sesi olarak 2PM Go Crazy kullanıyorum.
Hatta şöyle paylaşayım.


Sabah saat 5 den itibaren 4 tane kurulu. En son çalan 10:20. En nefret ettiğim şey uykudan uyandırılmak olduğu için keşke sevdiğim bu şarkıyı kullanmasaydım diyorum :D 

Hele geçen gün sabah namazında ödüm patladı. Şarkıda çığlık atmaya benzer bi kısım var. Nasıl fırladım bilmiyorum.
Telefonun kendi alarm seslerini duymuyorum.
Galiba en iyisi güzelim şarkılarımı heba etmek :D Sevmediğim bi şarkıyla uyanmak daha çok işkenceye döner :P
Öyle yani eğer bi şarkıdan nefret etmek istiyorsanız mutlaka alarm sesi yapın.

Roman Holiday (1953)


Audrey Hepburn adını duymayanınız yoktur herhalde. Ben de sadece adını duyardım. Bazı bazı fotoğraflarını görürdüm. Hakkında bildiğim tek şey kibar çıtı pıtı bir hanım kız, zarif bir kadın olduğuydu -Toprağı bol olsun-. 

Geçenlerde kanal değişirken Kara Para Aşk'dı sanırım orda adı geçince baktım biraz. Roma Tatili filminden bahsediyolardı. Tamam dedim izlemem için bir sebep.

Alt yazılı da bulunca izledim hemen.

Çocukluğumdan Kalan Eksiklikler...

Sizin hiç çocukluğunuzdan beri içinizde kalan eksiklikleriniz oldu mu?
Benim oldu. Hem de aklıma her geldiğinde içim yanar. Çok büyük dertlerim vardı çook...

Daktilo...

Babam hep anlatır. Babamın bekarlığında bir daktilosu varmış. Sonra bir gün amcam almış daktiloyu. Geri getiricem diyerek. Ve o daktilo sizlere ömür. Şimdi o daktilo olsaydı. Tıkır tıkır yazsaydım. Ne güzel olurdu.
Bugün bir daktilo kolay bulunmuyor.

Vivaldi Mutfakta..

Yazıya başlamadan belirteyim. Klasik müzik dinlerim, severim fakat terimler ya da sanatçılar hakkında bilgim yok. Kulağıma güzel geleni, içimi hoş ettiği için dinlerim :D Hani yanlış birşey yazarım diye dedim :D

3-4 yıl önceydi sanırım -daha fazla da olabilir işte parçanın yeni çıktığı zamanlardı- bilemiyorum. Can Atilla'nın Vivaldi İstanbulda klibini izledim. İzledim, tekrar izledim. Öyle ki ezberlemiştim artık klibi. Müzik o kadar güzeldiki hele keman kısmı. Kemanı çalan kişinin de elleri o kadar güzel ki. Yüzünde de maske var çok merak ettim kim diye. Allahım dedim kim bu güzel elli kemancı :D
Hatta videoyu da şöyle göstereyim :D Ya nasıl anlatsam parçada giren keman sesi içimi titretiyor resmen, bi hoş oluyorum :D


Outlander ~ 2014


Önceden de Asya dizileri dışında diziler izliyordum ama bu sene fena halde takıldım. Özellikle ABD ve İngiliz dizileri. Bir de dönem olursa tadından yenmez valla :D Senelerdir Kore dizisi izle izle bir yerden sonra artık sıkmaya başlıyor. Konular orjinalliğini yitirmeye başlıyor. Biz de kardeşce farklılık arayarak yeni  ülkelere açıldık :D

Genelde dizileri kardeşlerimle -biri evlendi artık kardeşimle diyeyim- izleriz :D
Ama dönem dizisi ya da filmi olduğunda bizim Mirimo hanım sıkıldığından dolayı ben yalnız izlerim. Dolayısıyla bu diziye de yalnız başladım :D

İki Film Birden..

Bu aralar  bir boşluğa düştüm sanki çok canım sıkılıyor :P Kitap oku, film dizi izle filan ne bileyim..
Ve üzerimde de öyle bir uyuşukluk var ki blog yazamıyorum :/
Hal böyleyken ben de iki filmi bir postta çıkarayım dedim :P

10 Things I Hate About You (1999):

Ben bu filmi nasıl daha önce izlemedim. Nasıl gözümden kaçmış?

Babaları aşırı tutucu olan iki kardeşden küçük olan Bianca  yaşıtları gibi erkek arkadaşı olsun ister. Babası önceleri çok karşı çıkar ama sonra bir şart koşar. Ablası Kat'in de bir sevgilisi olursa ancak o zaman izin verecektir. Bunun üzerine de Bianca ve arkadaşı, ablasından habersiz ablasına sevgili ararlar.

Fakat ablası tam bir feministtir ve ona kimse yaklaşmak istemez. Son çare olarak okulun belalısı Patrickden yardım isterler.

Olaylar da gelişir.

Film tam bir gençlik filmi. Bi' ara çok izlerdim gençlik filmlerini :D Gençken :D :D:D

Deli Bu Hintliler..

Deli bunlar gerçekten de deliler. Deli olmasalar hiç hareket halindeki trenin üstünde dans ederler mi?
Hintlilerin ne kadar abuk subuk aksiyon sahneleri yaptıklarını biliyoruz. Ama bu onlardan biri değil.
Şu klipden bahsediyorum.


Shah Rukh Khan'ın eski filmlerinden olan Dil Se'den bir şarkı. Gerçi SRK den bahsediyoruz. Sayısız ameliyat geçiren ve sık sık fizik tedavi gördüğü halde her filmde müthiş kıvrak danslar eden King Khan...
Üstelik Aksiyon sahnelerinin de yakıştığı bir adam. Ben o kadar kafamı sallasam düz yolda düşerim adamlar hareket halindeki tren üstünde dans ediyorlar. :D Maşallah.

Bu arada film hakkında hiç birşey demek istemiyorum. Sırf şu şarkının güzelliğinden filmi izlemiştim ve hiç beğenmemiştim. Belki Bayan partneri yüzünden belki konuyu işleyiş tarzlarındandı bilemiyorum ama SRK nin sevmediğim filmlerinden biri oldu.

Ruhlar Kuyusu

Turgay Güler'in Sıradışı Üçlemesinin son kitabı. İlk iki kitabı çok istekli okumuş ve beğenmiştim. Ama bu kitap elimde süründür biraz.






Konusu da diğer kitaplar gibi. Kurgu romanı zaten. Başlarda İngilizler ve Yahudilerin gizli ve hain planlarını, dünyayı nasıl ele geçirmeyi planladıklarını anlatıyor. Sonrasında ise Gezi olaylarına benzer bir konuya geçiş yapıyor. Yani nasıl desem.. Beni çok bunalttı kitap. Sanırım çook uzun bir süre kurgu romanı okumam artık. Bilemedim belki başka bir zaman okusam beğenebilirdim. Çok meşgul bir zamanda başladığım için de olabilir. Zaten bandrollü diye aldım meğer bana korsan kitabı kakalamışlar biraz da onun sinir bozukluğu vardı üstümde.Sonuç olarak iyi anlaşamadık bu arkadaşla.

~~~~
Sıradışı Üçleme'nin;
İlk kitabı Mehdix için buraya tık tık
İkinci kitabı Sır Küpü için buraya tık tık

"SÖZ" This Kolaveri Di

Hint filmi izleyenler bu şarkıyı mutlaka bilirler. Bilmeseler de artık biliyorlar :D Ben bu şarkıyı uzun süre dinledikten sonra Hint filmlerini merak edip fena halde sarmıştım. Zaman zaman da açıp dinlerim

Why This Kolaveri Di



Bugün tv de şarkının müziğini duydum ama şarkıyı söyleyen Sertab Erener'di. Videoyu ekleyemiyorum engellemişler ama siz buyrun şöyle linkten izleyebilirsiniz.

Ben yeni gördüm. Belki önceden görmüşsünüzdür bilemem. Fena olmamış :D

Zaten bizim milletin var Hint müziklerine karşı bir ilgisi.

Sertab ablanın Rengarengi, (Orjinali şurada)
Atiye'nin Soygun Var'ı (Orjinali şurada)

Var mıydı başka? Hatırlayamadım. Bence orjinalleri daha güzel ama bizimkilerin şarkıları da fena olmamış :D

Ha bir de Işın Karaca'nın şöyle eğlenceli bir klibi vardı :D

Kinder Süt Dilimi vs Süt Burger

Kaç kişiden duydum süt burger bir harika. İşte efendim müthiş tadı var, şöyle güzel, böyle güzel falandı filandı. Geçenlerde dedim dur b i tadına bakayım e merak ettim.

Aldım. Yedim Ama beğenmedim :P Böyle nasıl tarif etsem.. tarif edemiyorum işte tuhaf geldi tadı beğenemedim.

Dedim bir de kinder süt dilimi alayım o nasıl acaba. Malumunuz reklamlar sayesinde gözümüze gözümüze sokuyolar :D
Aman Allahım yok böyle bir lezzet yahu. Gerçekten müthiş birşeymiş. Ama keşke biraz daha büyük olsa ya da ne bileyim daha ucuz olsa :D Yani 3 ısırıkta bitiyor :D

Toparlarsam benim gözümde süt dilimi, süt burgeri döver :D Kaldırır yere çalar :D


Giiiiittiiiiii Gitti Gitti Gitti...


Kız kardeşim geçen ayın 15inde Ankara' da evlendi. Biz ki hiç birbirimizden ayrılmamıştık. Çok ağır geldi bana bu. Keşke üniversite falan okumuş olsaydıken azından ayrılık nasıl alışmış olurduk :D Şimdi bu boşluk nasıl dolar. Dolmaz heralde ya. Sanki şimdi kafamı çevrsem koltuğun üstünde oturmuş telefonuyla oynar halde bulacakmışım gibi ama yok o artık kendi evinde. :D Bu yazıyı yazarken ağlarım diye günlerdir erteliyorum ama pek faydası olduğunu söyleyemem nitekim ağlıyorum şuan :D

Üç Vasiyetim / Cübbeli Ahmet Hoca



Beni yakından tanıyanlar Cübbeli Ahmet Hocayı da çok sevdiğimi bilirler :) Bu kitabı annemin icazet töreninde anneme hediye almıştık. Ama okumak bu Ramazan'a nasip oldu.

Mutlaka okunması gereken bir kitap. Kitap daha çok dinler arası diyalog tehtidini konu almış.
Hocamızı tanıyanlar belgesiz, ayetsiz, hadissiz konuşmadığını bilirler. Bence okunması gereken bir kitap. Su gibi hemen akıp gidiyor.

Fazla birşey söylememe gerek yok. Şöyle kitaptan bir bölümle bitiriyorum.

Çeyiz Ütülemece

Oyyhh çok sıcak. Aşırı sıcak. Öyle böyle değil eriyorum resmen.
Bu sıcakda sabahtan beri başörtü ütülüyorum. Hayır normalde pat diye ütülediklerim bugün nasıl özendiysem bi tanesini yarım saate ütüledim. Ee kardeş hatrına yandık biraz ama olsun :D Kardeşimin düğünü yaklaştıkça elimiz ayağımıza dolanıyor :D

Böyle bakınca az gibi gözüküyor ama bir de bana sorun :D Boyun felci geçiriyodum resmen :D :D  Zaten foto da çıkmayan bi kaç tane daha var. Yanıma bir leğen aldım bir de çilekli sabun :D Oyaların üzerine sabunlu ıslak bez sererek tek tek ütüledim. İlk kez yaptım o yüzden tereddütlüyüm acaba ağarma yapar mı diye :/ Neyse geriye yarım 2 oyam kaldı. Birini tamamlarım da diğerini düğünden sonra ev hediyesi diye götürürüm :D (Aslaaaa tembellikle alakalı değil :D :D)

Sonuç olarak ben bugün şu videodaki dondurmalar gibi oldum :O


Sergüzeşt


Kitap çocukluğundan beri esir pazarlarında satılan ve ömrü hizmetçi olarak geçen bir kızı anlatıyor.
Yaşadığı sıkıntılar, gördüğü haksızlıklar insanın içini sızlatıyor. Büyüdükten sonra çalıştığı evin oğluna aşık oluyor. Tabii sıkıntılarla geçen hayat bir anda düzelmez.

Konuyu ufak bir özet geçtim. Buradan sonrasınında spoiler olabilir :D

Senelerdir sınavlara çalışırken hep adını duyduğumuz o romantizmden gerçekliğe geçiş dönemini anlatan meşhur roman. Fakat ben bu geçiş dönemini bu kadar sert beklemiyordum. Tamam Paşazade amcamız gerçekliğe geçmek istemiş ama direk atlamış sanki :( Bu kadar da olmaz ki yani. İlla sonunun kötü mü bitmesi gerekiyordu :(

Kitabı Ankaradayken okumuştum. Ama orda fotoğrafını çekemedim kitap da benim değildi bu sefer böyle oldu resim :P

Konuyu da kısa geçtim. Bazı kitaplarda nutkum tutuluyor tek kelime edemiyorum. Bazılarında da aslında bir çoğunda okur okumaz tazeyken yazmam gerekiyor yoksa cümlelerimi toparlayamıyorum :/

Bunca yıl bu kitabı boşuna bekletmişim. Maalesef efendim toplumumuzun en büyük sorunu eski dilde yazılanları anlayamıyoruz. Yani sanki ikinci bir dil öğrenmek gibi sanki başka birinin dilindeki yabancı kelimeleri ezberliyormuşuz gibi... O yüzden genelde Türk Klasiklerini okumakda çok zorlanıyorum. Kabul ediyorum Osmanlıca kelimeleri öğrenmemek biraz da bizim ayıbımız ama dilimiz bu kadar yozlaşmamalıydı, diyerek her zamanki sitemimi de ettikten sonra kısaca diyorum ki kitap  güzeldi :D

Kitaptan beğendim bölüm için şuraya tıklayın efendim :D

Artık Benim De Bir İmzalı Kitabım Vaaaaarrr!!

Geçenlerde yolda yürüken bir mesaj geldi.

"Artık imzalı bir Kadir Mısıroğlu Kitabın var :)"

Nasıl ya dedim o kadar sevindim ki :D Sevgili Büşracım  Kadir amcayı dinlemeyi çok sevdiğimi bildiğinden benim için Kadir Amcaya kitap imzalattırmış. Kadir amca Osmanlıca olarak Esra Hanıma yazmış :D


Kendisini görmeyi, canlı canlı dinlemeyi o kadar çok isterim ki. İtiraf ediyorum daha önce hiç kitabını okumadım ama her fırsatta çıktığı programları izlemeye çalışıyorum.

Bugün paket elime geçti.


İçinden böyle şirin bir dosya, ufak zarflar ve kendisinin süslediği mektuplar çıktı.


Kedilere bayılırım. O yüzden çoook sevdim ben bunları :D ♥♥♥

Vee imzalı kitabım.


Bu kadar işte. Bugün Büşra beni çok sevindirdin  :D Allah da seni sevindirsin ♥ :*



Unutulmuş Mim

 Zeynep abla bana mim göndermiş :D Ne zamana göndermiş bilemiyorum ama bayağıdır beklediği kesin :D Hadi o zaman başlıyorum :D


Blog açma hikayeniz nedir?

Lisedeyken çok sevdiğimiz bir hocamızın blogu vardı. Web tasarımı derslerinde de hep bu tarz şeyler görüyorduk falan. O dönem bir furya başladı sınıfın neredeyse yarısı hocaya özenip blog açtı. Ama geriye bir tek benim blogum kaldı :D Sanırım diğer arkadaşlardan bloglarını kullnan yok.

Blogunuzun ismi nereden geliyor?

Öyle işte bir yerlerden geliyor :D


Hangi mevsimi seversiniz?

Kış! Elbette kış! Tabii ki kış! Mutlaka kış! :D Sıcak havalar çok bunaltıyor, mevsim geçişi bahar ayları alerjimi azdırıyor o yüzden oh miss kış :D Evin içi sıcak olsun dışarısı soğuk olsun :D

 
Bu mevsim size neyi çağrıştırıyor?

Bu mevsimi sadece yiyeceklerinden dolayı seviyorum :D Sıcak, yapış yapış nem.. Sıcaktan baygınlık derecesine gelip uyuyamamak bana bunları çağrıştırıyor işte :D

Tiyatromuza Bekleriz

Siz hiç çocukken tiyatro yaptınız mı?
Günlerce hazırlanıp etrafı süsleyip el yazınızla minik kağıtlardan davetiye yaptınız mı?
Sonra tek tek mahalledekilere o davetiyeleri dağıttınız mı?

Biz yaptık.
Hemde ne heveslerle hazırlardık bahçeyi. Zaten tiyatrodan çok o hazırlama aşamasında eğlenirdik. Sonra herkese davetiye dağıtır beklerdik. Kimse gelmeyince de -sağolsunlar- biz de biraz kendi kendimizi oynar sonra etrafı it oynamış yonca tarlası şeklinde dağınık halde bırakıp toz olurduk :D

Geçen gün bizim ufak kuzenlerden birinden şöyle bir davetiye geldi.


Siz hiç çocukken tiyatro yaptınız mı?

Esma İle Görüştük.

Daha Ankaraya gitmeden önce bile Esma hep "buraya gelince görüşelim 10 dk da olsa görüşelim" diyordu hep. Ben de neye heveslensem hep tersi olduğu için nasip diyordum. Ankaraya gittik. Malum kız kardeşimin düğün alışverişi için. Yine görüşelim dedi ben de vaktimiz olursa neden olmasın dedim :D

Hiç umduğum gibi olmadığı için Ankara gezimiz, üstelik Ramazan, üstelik.. neyse işte psikolojik olarak dışarıya çıkmak istemiyordum. Akşamları kuzenlerle yürüyüş yapıyorduk ama gerçekten pek keyifsizdim :P

Neyse işte Esma ile bir gün anlaştık bizim mahallemize geldi parkta oturduk 1 saat konuştuk :)
Ben kuzenimle gitmiştim o da minik oğlu  ile gelmişti.
Şöyle bir poz çekildik :D


Yahu arka sütünlar da :D Töbe sanki Vatikan'ın bahçesinde oturmuşuz gibi :D

Sonra dedik ki madem yan yana geldik hadi o zaman bir de ayakkabı fotosu çekelim. Hani ben çok yaparım  ya onu :D

Sonra Esma bize bileklik de almış. Sağolsun :*


Sonuç olarak ben pek sevdim Esmayı :)
Keşke daha fazla vaktim olsaydı da daha başka yerde görüşseydik.
Keşke daha fazla zamanım olsaydı da diğer söz verdiğim arkadaşlarımla da görüşebilseydim :(
Gerçekten içimde kaldı ama napıyım ben Ramazanda fena oluyorum ayrıca kardeşimin işleri falan derken vaktimiz bitti.

Öyle ki biz kuzenler arasında ufak bir kına gecesi gibi parti yapacaktık onu bile yapamadık. Çok fena içimde kaldı :( Ömür boyu unutmam ben bunu.

Yarım Bıraktıklarım..

Yaklaşık 1-1 buçuk senedir doğru düzgün Kore dizisi izleyemiyorum. Ya artık diziler sıradanlaştı ya beni sıkmaya başladı bilemiyorum. Onun yerine daha çok ABD dizilerine sardım. Bir hevesle başladığım Kore dizilerini hüsrana uğrayıp yarım bırakıyorum. Aslında son 1 yıldır ailece fazla yoğun olduğumuzdan da kaynaklanıyor. Kafam çok dağılıyor. Kafa dağıtmak için izlediğim diziler kafamı dağıtmıyor dizilerin kendisi dağılıyorlar :D. Son bir kaç aydır yarım bıraktığım diziler şunlar;

Cunning Single Lady


Büyük umutlarla başladığım dizilerden birisi. Geçim sıkıntıları sebebi ile boşanan çiftimiz yıllar sonra tekrar karşılaşırlar. Ama artık adamımız aşırı aşırı zengindir. Bunu gören hanım ablamız da eski kocasını tekrar elde etme çabaları içerisine girer. Adamı severim, kadını severim. Özellikle ablanın giyim tarzına bayılırım. Zaten sırf onun için başladım da diyebilirim diziye. Ama ne bileyim sarmadı beni dizi. Aslında konu da fena değildi ama neden  böyle oldu hiç anlamış değilim :/ Sanırım bu ikiyüzlü paragöz rolünü yakıştıramadım hanım kızımıza :P
Diziyi 10. bölümde bıraktım.


The Full Sun


Güzel abimiz yıllar evvel bir gümbürtüye gelerek cinayetten tutuklanır. Hapisten çıktıktan sonra ilk işi hapse girmesine sebep olanlardan intikamını almak olur. Ama intikamını alacağı herifin kızına aşık olur.

İtiraf ediyorum bu diziye sıfır beklenti ile başlamıştım.
Sırf Yoon Kye Sang'ı görmek için başladım ama onun için bile katlanamadım. Ben dram izleyemiyorum ki arkadaş. Hadi yine bazen izlerdim de bu çok fena sıkıcı olmuştu yahu :( Şu adamı uyduruk dizilerle heba etmeyin :( Yahu o kadar zaman bekledim şu adamı izleyebilmek için bak sinirlendirdiler yine beni ckckck Ya ne vardı sanki bi romantik komedi de bol bol gülüşünü göreceğimiz bir dizide oynatsaydınız. Ayy bu dizi hakkında başka birşey söylemek istemiyorum. Belki ağlamayı seven diziyi de sevebilir :P
Diziyi 15. bölümde bıraktım.

Sergüzeşt (Kitap Sayfaları)


Zavallı hafıza!
Günden güne yok olduğunu hissettiğimiz, vücut denilen şu toprak yığınının üzerinde durmadan yaşanmaya çalışır durur.
Bir hüznü andıran gülüşü yıllarca saklar.
Etrafından baş dönmesi verecek şekilde büyük bir hızla geçen bütün anı ve üzüntüleri hemen kaydetmeye çalışır.
Bu katlanılması güç çalışma ile bütün kuvvet ve dermanı kaybolunca bize ümit veren gelecek biter hayatımıza yoldaşlık eden geçmiş, unutkanlık denizi içinde yok olur.
O zaman ağır yara almış bir asker gibi, bizi mezarın kapısında bırakarak hizmetini terk eder.

Sergüzeşt / Sami Paşazade Sezai

Bir Gözlüklünün Çilesi....


Bu seneye kadar hayatımda hiç güneş gözlüğü takmamıştım. Sebebi de güneş gözlükleri çok pahalı çakmaları da takasım gelmiyor :P

1 yıldan fazla bir süredir astigmat için gözlük kullanıyorum. Gözlerim gözlüğe o kadar alıştı ki çıkardığım zaman yolda yürürken hafif yalpalıyorum böyle yer inip kalkıyo gibi çok değil ama biraz başım dönüyo gibi oluyor :D böyle yazınca sanki çok abartı oldu çok fazla değil de iste biraz dengem bozuluyor :D

Son zamanlarda gözlerim çok hassaslaştı güneşte fazla duramıyorum. Ankaraya geleceğim zaman Şeyda ya dedim senin gözlükler orijinal zaten kullanmıyosun da ver ben kullanayım. Aldım ama mübarek gözlükler öyle bir çizilmiş ki, üstüne astigmat onun üstüne de zaten hic güneş gözlüğü kullanmadığımdan ilk kullandığım gün önce seyyar satıcının tezgahına carptım sonra yürürken düşüyodum nerdeyse sonra birine çarptım :D

Neyse ikinci denememde daha iyiydi :D Ama kendime bi gözlük alasım var :D

Sonuç olarak gözlük kullanmak çok zor kardesim. Yazın ayrı bir dert kışın ayrı.

Chucky naber

Hic kendimi kasmadan ben direk Çaki diyim :D

Şu yukarıdaki oyuncağımsı şey evdekiler ona çaki diyorlar :D kuzenimin kızının. Bu bebeği görünce aklı çıkıyor :D O kadar ki seviyor. Ben de bu bebeği her gördüğümde gerçek sanıyorum ödüm patlıyor :D Bu nasıl bebek yahu resmen korku filmi :D Allahtan yüzüne gülümseyen bir ifade koymuşlar yoksa tam gulyabani kapkara saçları var. Ne bilim bi tuhaf :D Zaten bacakları da ters dönüyooooo

Yağmur Sonrası


Aslında uzun zaman önce okudum ama yazmak yeni nasip oldu. Daha önce Sarah Jio'nun kitabını okumamıştım ama merak ediyordum. Bu kitabından sonra favori yazarlarımdan oldu. Diğer kitaplarını da alıp okumak istiyorum :)

Kitabın konusu;

Anne'nin torunu birgün büyükannesine gelen bir mektup bulur. Anne bu mektup ile gençliğine döner.

2. Dünya savaşı zamanları... Anne nişanlı bir kızdır. Hopidik arkadaşı Kitty yüzünden nişanlısına olan aşkını ve hayatını sorgulayarak arkadaşıyla birlikte Bora Bora adasına savaş hemiresi olarak giderler.

Anne sürekli kendisine nişanlı olduğunu hatırlatırken umulmadık birşey olur ve adadaki askerlerden birine aşık olur.

Adada buldukları ıssız bungolovda onlar için hayat toz pembedir. Ta ki adada bir cinayet işlenene kadar.

Kitabı uzun zaman önce okuduğumdan aklımı tam toparlayamadım konusunu bu kadar yazabildim. Ama kitap çok güzeldi tavsiye ederim :) Konusunu daha iyi anlamak için arka kapak yazısını okuyabilirsiniz :)

Angara bizim


Eveet Mogan gölüne karşı ayaklarımı uzattım ve klasik pozumu verdim :D

Kız kardeşimin ağustosta düğünü var. Ankaraya gelin veriyoruz :') Sevinç hüzün bir arada :D

Geldik ki alışveriş ve hazırlıklarını yapalım.

İnşallah hayırlısıyla güzel şeyler alırız :)

Bu arada kuzenlerle hasret gidermek de cabası :D

Aaaa bi de ilk kez telefondan blog yazıyorum hihohaaayyy :D :D

The Walking Dead Etkileri


Diziyi bilmeyen var mı? Ben parça pinçik insanlardan iğrendiğim için izlemeyi bayağı bi erteledim. Fakat bir izlemeye başladığımda da artık Allah ne verdiyse :D hepsini izliyorum. Hatta o kadar ki yemek yerken bile izleyebiliyorum. Geçenlerde zombi parçalarlarken ben de bi yandan haynan elma yiyorum elmaya bi baktım içinde kurt oynuyo efendim elma diziye eşlik etmiş meğer :(

(Yazıda spoiler yoktur.)

Dizinin konusu;

Polis memuru Rick bir kovalamaca esnasında yaralanır ve uzun süre komada kalır. Gözünü açtığında hastanede kimse yoktur. Dışarı çıktığında etrafta poşetlenmiş cesetler ve yürüyen ölüler vardır. 

Rick kendine gelip olayı kavrar kavramaz ailesini aramak için yola koyulur. Sonrasında bir grup insanla hayatta kalma mücadelesi verirler.

Diziye başladığımda Allahııımm bu kadar çirkin adamı nerden toplamışlar da aynı diziye koymuşlar dedim :D Neyse çapraz bacaklı Rick'i göre göre sevmeye başladım :D Zaten Koreli Glenn (Steven Yeun) ve arbaletli Daryl (Norman Reedus) a bayıldım. Her bölüm bu ikisi çıksın diye bekliyorum :D

Neyse efenim gelelim dizinin etkilerine.

Ben bir film dizi izlediğimde ya da kitap okuduğumda aşırı etkilenirim bir süre etkisinden çıkamam.

Otobüsle gidiyorum boş tarlalar falan görünce diyorum aha şimdi çıkacak bir zombi :D

Ya da tek başına yavaş yavaş yürüyen bir adam gördüğümde zombiye benzetiyorum.

Bugün sınav çıkışı İzmitte neredeyse 1 saat boş araba gelmesini bekledik kardeşimle. Bi süre sonra yorgunluktan bizim kafa gitti. Araba geliyor biz daha yanına gitmeden doluyo. En son dedim merveye "Mirimo gidip şunların kafasına demir sokcam TWD deki gibi o olcak yeter la eve gidemedik bi türlü"

Daha neler neler :D

Evde Zeynep ilaçları toplamış, bana da whatsapp dan şöyle mesaj atıyor.


Neyse efenim ben 4. sezondayım hâlâ. Dizi bitmediğinden olur da yorum atarsanız spoiler olmasın bana :D
 Ben bu diziyi ne diye bekletmişim yahuuu :D

The Proposal (2009)

Geçenlerde tv de reklamını gördüm. Oyuncuları severim. Bizim evde de film yerine dizi ya da haber programı izlendiğinden oturdum netten izledim.

Klasik ABD romantik komedi filmiydi. Bu tarzı sevenler beğenir diye umuyorum. Ben beğendim :D

Konusu; 

Margaret çok başarılı bir kitap editörüdür. Ama Kanadalı olduğu için vize süresi dolduğundan sınır dışı edilmek üzeredir. Şirketteki pozisyonunu da düşmanına bırakmamak için bir çözüm yolu bulur. Sürekli azarladığı asistanı ile formalite olarak evlenmek. Tabii göçmen bürosunun, evliliğin gerçek olduğuna inanması gerekir.

Andrew ve Margaret evliliklerini duyurmak için Andrew'ün ailesinin yanına giderler. Orada bir dolu komik şey olur.
Bakalım çiftimiz evlenebilecek mi? :D

Yeşil Elma


Ah bu elmalar. Çocukluğum bunları dedemden gizli gizli yolmakla geçmiştir :D "Şeerefsizler o elmaları kal kal niye yoluyonuz olsunlar da öyle yiyin" diye her sefer azarlardı dedem :D Ama elmanın tadı böyleyken çıkıyor :D

Sonuç olarak dedem de alıştı :D

Bu sene son. Dedemlerin villa gibi olan o müthiş evi yıkılacak :( Dolayısıyla bahçesinde olan bütün elma ağaçları kesilecekler :( Sırf o ağaçlar için kesilmesini istemiyorum.

Ankaradan teyzem ve yengem geldiler. Gelirken de bir poşet kal elma getirdiler :D

Hadi ben elmalarımı yemeye gidiyorum :D

Revolution ( 2012 - 2014 )


Bitirdiler güzelim diziyi :(
Diziye başladığımda 2. sezonun yarısındaydı. Bir heyecanla izledik. Sanıyorum sezon finaline son 2 bölüm kalaydı kanaldan açıklama geldi ki 3. sezona onay vermemişler dolayısıyla sezon finali yapacak olan dizimiz final yaptı. Ama o ne final. 2 ay sonra 3. sezon yapıyoruz deseler yeridir. Öyle güzel bir şekilde açık kapı bırakarak bitirdiler.

Konusu;

Anlaşılamayan bir sebepten ötürü bir anda tüm dünyada elektrik kesilir. Elektronik aletler çalışmaz arabalar bile.  Aradan 15 sene geçmiştir.
Şehirlerde yaşayanların çoğusu köylere göçmüştür. Zaten hükümetler de yıkılıp yerine milis yönetim gelmiştir. İşte bu olaylar arasında elektriği tekrar geri getirmeye çalışan bir grubun hikayesi anlatılıyor.

Dizi 2 sezonda final yaptı tavsiyem izlemeyenler izlesinler.

Gelelim SPOILER kısmına :D

Oyuncular 10 numaraydı. Rachel'ı pek sevmemiş olsam da. Kadının suratı bir tuhaf ya botox yaptırıp ucubeye mi dönmüş nedir. Ne gülmesi gülmeye benziyo ne somurtması somurtmaya. Töbe yarabbim böyle garip bişe Allah affetsin :D

İyi Bir Adam

Sanırım orta okulda iken Catherine Cookson'ın bir kitabını okumuştum. Yoksul Melek. Savaş döneminde geçen bir hikayeydi. Çok beğenmiştim. Zaten eski kitaplara karşı ayrı bir ilgim vardır. Babam 70li yıllarda almış. Geçenlerde Kocaeli Kitap Fuarına gittiğimizde kitabın aynısını gördük. İçine baktığımızda yazarın başka bir kitabı olduğunu anladığımda hemen aldım.


Meğer buna Çiçekli Dizi diyorlarmış. O yüzden hepsinin cildi ve iç kısmındaki resim aynı. Aldığıma da pişman olmadım.

Kitabın konusu kısaca şöyle; Evinden ve işinden başka birşey düşünmeyen çok iyi bir aile babası olan Harry birgün çok büyük bir hata yapıp karısını aldatıyor. Yaptığı hata karşısında bir türlü vicdan azabından kurtulamıyor. Üzerine iş yerinde ve kişisel hayatında her fırsatta kendisini ezmeye çalışan kayınpederi ve babasının sözünden bir an olsun ayrılmayan, kocasını görmemezlikten gelen karısı da eklenince işler çığrından çıkıyor.

Ben kitabı çok beğendim. Hem kitap güzel hem de kitabı açtığımda içinden gelen koku... Bayılıyorum eski kitap kokusuna. Keşke yakınlarımızda sahaf olsa. Ayrılmam oradan :)

~¨¨~~¨¨~~¨¨~~¨¨~~¨¨~
Kocaeli Kitap Fuarı yazısı için buraya tıktık

Cennetle Müjdelenen Hanımlar...


Hediyeyi severim hediye kitap olunca daha çok severim :D Esma bana ve Büşra'ya geçtiğimiz aylarda kitap yollamıştı. Ben daha yeni okuyabildim. Esma'ya tekrar teşekkürler :)

Maalesef ki bir çok dini kitap çok ağır bir dille anlatılıyor. Ben ağır dilli kitapları okuyamıyorum. Biliyorum bu benim en büyük eksiklerimden birisi ama ağır yazılmış kitapları elime alasım gelmiyor:P

Ne zamandır akıcı dille yazılmış sahabelerin hayatını anlatan kitap okumak istiyordum. Bir gün Esma ve Büşra ile konuşurken bahsettim. Esma da tavsiyede bulundu sonra bu kitabı yolladı.

Kitap gerçekten çok akıcı ve güzeldi. Zaten cennetle müjdelenmiş hanımlar anlatılıyor güzel olmaması mümkün mü?

Hz. Asiye ve Hz. Rümeysa da çok etkilendim ben.

Hz Asiye ki ne derse Firavun onu dinler bir kadın. Aynı zamanda da o kadar sapkın bir adamın karısı. Derler ya hükümet gibi kadın diye. Öyle bir kadının iman etmesi çok etkileyiciydi.

Hz. Rümeysa'nın ilk eşi ile arasında geçenler. Daha sonra ikinci eşini reddetmesi ve ikinci eşinin müslüman olması. Yani eşleri ile yaşadıkları çok etkiledi beni.

Mutlaka okunması gereken kitaplardan birisi. Aynen bu şekilde yazılmış diğer sahabelerin hayatları varsa onları da alıp okuyacağım :)

Chennai Express (2013)

Uzun zaman önce izledim ama yoğunluğumdan ötürü yazamadım. Daha çok yazacak şey var ama zaman sıkıntım var :D Neyse filme geleyim.

Konusu:
Rahul dedesinin vasiyeti üzerine, dedesi öldükten sonra küllerini Hindistanın bir ucundan diğer ucuna götürmek için yola çıkar. Aslında Rahul'un istediği tam zıt yöndeki tatil yöresine gidip arkadaşlarıyla eğlenmektir.

Rahul'ün bindiği trene evinden kaçan Meenamma da binmiştir. Meenamma'nın babası mafya babası gibi birşeydir ve babasının adamları treni kaçırırlar. Olaylar başlar.