Çeyiz Ütülemece

Oyyhh çok sıcak. Aşırı sıcak. Öyle böyle değil eriyorum resmen.
Bu sıcakda sabahtan beri başörtü ütülüyorum. Hayır normalde pat diye ütülediklerim bugün nasıl özendiysem bi tanesini yarım saate ütüledim. Ee kardeş hatrına yandık biraz ama olsun :D Kardeşimin düğünü yaklaştıkça elimiz ayağımıza dolanıyor :D

Böyle bakınca az gibi gözüküyor ama bir de bana sorun :D Boyun felci geçiriyodum resmen :D :D  Zaten foto da çıkmayan bi kaç tane daha var. Yanıma bir leğen aldım bir de çilekli sabun :D Oyaların üzerine sabunlu ıslak bez sererek tek tek ütüledim. İlk kez yaptım o yüzden tereddütlüyüm acaba ağarma yapar mı diye :/ Neyse geriye yarım 2 oyam kaldı. Birini tamamlarım da diğerini düğünden sonra ev hediyesi diye götürürüm :D (Aslaaaa tembellikle alakalı değil :D :D)

Sonuç olarak ben bugün şu videodaki dondurmalar gibi oldum :O


Sergüzeşt


Kitap çocukluğundan beri esir pazarlarında satılan ve ömrü hizmetçi olarak geçen bir kızı anlatıyor.
Yaşadığı sıkıntılar, gördüğü haksızlıklar insanın içini sızlatıyor. Büyüdükten sonra çalıştığı evin oğluna aşık oluyor. Tabii sıkıntılarla geçen hayat bir anda düzelmez.

Konuyu ufak bir özet geçtim. Buradan sonrasınında spoiler olabilir :D

Senelerdir sınavlara çalışırken hep adını duyduğumuz o romantizmden gerçekliğe geçiş dönemini anlatan meşhur roman. Fakat ben bu geçiş dönemini bu kadar sert beklemiyordum. Tamam Paşazade amcamız gerçekliğe geçmek istemiş ama direk atlamış sanki :( Bu kadar da olmaz ki yani. İlla sonunun kötü mü bitmesi gerekiyordu :(

Kitabı Ankaradayken okumuştum. Ama orda fotoğrafını çekemedim kitap da benim değildi bu sefer böyle oldu resim :P

Konuyu da kısa geçtim. Bazı kitaplarda nutkum tutuluyor tek kelime edemiyorum. Bazılarında da aslında bir çoğunda okur okumaz tazeyken yazmam gerekiyor yoksa cümlelerimi toparlayamıyorum :/

Bunca yıl bu kitabı boşuna bekletmişim. Maalesef efendim toplumumuzun en büyük sorunu eski dilde yazılanları anlayamıyoruz. Yani sanki ikinci bir dil öğrenmek gibi sanki başka birinin dilindeki yabancı kelimeleri ezberliyormuşuz gibi... O yüzden genelde Türk Klasiklerini okumakda çok zorlanıyorum. Kabul ediyorum Osmanlıca kelimeleri öğrenmemek biraz da bizim ayıbımız ama dilimiz bu kadar yozlaşmamalıydı, diyerek her zamanki sitemimi de ettikten sonra kısaca diyorum ki kitap  güzeldi :D

Kitaptan beğendim bölüm için şuraya tıklayın efendim :D

Artık Benim De Bir İmzalı Kitabım Vaaaaarrr!!

Geçenlerde yolda yürüken bir mesaj geldi.

"Artık imzalı bir Kadir Mısıroğlu Kitabın var :)"

Nasıl ya dedim o kadar sevindim ki :D Sevgili Büşracım  Kadir amcayı dinlemeyi çok sevdiğimi bildiğinden benim için Kadir Amcaya kitap imzalattırmış. Kadir amca Osmanlıca olarak Esra Hanıma yazmış :D


Kendisini görmeyi, canlı canlı dinlemeyi o kadar çok isterim ki. İtiraf ediyorum daha önce hiç kitabını okumadım ama her fırsatta çıktığı programları izlemeye çalışıyorum.

Bugün paket elime geçti.


İçinden böyle şirin bir dosya, ufak zarflar ve kendisinin süslediği mektuplar çıktı.


Kedilere bayılırım. O yüzden çoook sevdim ben bunları :D ♥♥♥

Vee imzalı kitabım.


Bu kadar işte. Bugün Büşra beni çok sevindirdin  :D Allah da seni sevindirsin ♥ :*



Unutulmuş Mim

 Zeynep abla bana mim göndermiş :D Ne zamana göndermiş bilemiyorum ama bayağıdır beklediği kesin :D Hadi o zaman başlıyorum :D


Blog açma hikayeniz nedir?

Lisedeyken çok sevdiğimiz bir hocamızın blogu vardı. Web tasarımı derslerinde de hep bu tarz şeyler görüyorduk falan. O dönem bir furya başladı sınıfın neredeyse yarısı hocaya özenip blog açtı. Ama geriye bir tek benim blogum kaldı :D Sanırım diğer arkadaşlardan bloglarını kullnan yok.

Blogunuzun ismi nereden geliyor?

Öyle işte bir yerlerden geliyor :D


Hangi mevsimi seversiniz?

Kış! Elbette kış! Tabii ki kış! Mutlaka kış! :D Sıcak havalar çok bunaltıyor, mevsim geçişi bahar ayları alerjimi azdırıyor o yüzden oh miss kış :D Evin içi sıcak olsun dışarısı soğuk olsun :D

 
Bu mevsim size neyi çağrıştırıyor?

Bu mevsimi sadece yiyeceklerinden dolayı seviyorum :D Sıcak, yapış yapış nem.. Sıcaktan baygınlık derecesine gelip uyuyamamak bana bunları çağrıştırıyor işte :D

Tiyatromuza Bekleriz

Siz hiç çocukken tiyatro yaptınız mı?
Günlerce hazırlanıp etrafı süsleyip el yazınızla minik kağıtlardan davetiye yaptınız mı?
Sonra tek tek mahalledekilere o davetiyeleri dağıttınız mı?

Biz yaptık.
Hemde ne heveslerle hazırlardık bahçeyi. Zaten tiyatrodan çok o hazırlama aşamasında eğlenirdik. Sonra herkese davetiye dağıtır beklerdik. Kimse gelmeyince de -sağolsunlar- biz de biraz kendi kendimizi oynar sonra etrafı it oynamış yonca tarlası şeklinde dağınık halde bırakıp toz olurduk :D

Geçen gün bizim ufak kuzenlerden birinden şöyle bir davetiye geldi.


Siz hiç çocukken tiyatro yaptınız mı?

Esma İle Görüştük.

Daha Ankaraya gitmeden önce bile Esma hep "buraya gelince görüşelim 10 dk da olsa görüşelim" diyordu hep. Ben de neye heveslensem hep tersi olduğu için nasip diyordum. Ankaraya gittik. Malum kız kardeşimin düğün alışverişi için. Yine görüşelim dedi ben de vaktimiz olursa neden olmasın dedim :D

Hiç umduğum gibi olmadığı için Ankara gezimiz, üstelik Ramazan, üstelik.. neyse işte psikolojik olarak dışarıya çıkmak istemiyordum. Akşamları kuzenlerle yürüyüş yapıyorduk ama gerçekten pek keyifsizdim :P

Neyse işte Esma ile bir gün anlaştık bizim mahallemize geldi parkta oturduk 1 saat konuştuk :)
Ben kuzenimle gitmiştim o da minik oğlu  ile gelmişti.
Şöyle bir poz çekildik :D


Yahu arka sütünlar da :D Töbe sanki Vatikan'ın bahçesinde oturmuşuz gibi :D

Sonra dedik ki madem yan yana geldik hadi o zaman bir de ayakkabı fotosu çekelim. Hani ben çok yaparım  ya onu :D

Sonra Esma bize bileklik de almış. Sağolsun :*


Sonuç olarak ben pek sevdim Esmayı :)
Keşke daha fazla vaktim olsaydı da daha başka yerde görüşseydik.
Keşke daha fazla zamanım olsaydı da diğer söz verdiğim arkadaşlarımla da görüşebilseydim :(
Gerçekten içimde kaldı ama napıyım ben Ramazanda fena oluyorum ayrıca kardeşimin işleri falan derken vaktimiz bitti.

Öyle ki biz kuzenler arasında ufak bir kına gecesi gibi parti yapacaktık onu bile yapamadık. Çok fena içimde kaldı :( Ömür boyu unutmam ben bunu.

Yarım Bıraktıklarım..

Yaklaşık 1-1 buçuk senedir doğru düzgün Kore dizisi izleyemiyorum. Ya artık diziler sıradanlaştı ya beni sıkmaya başladı bilemiyorum. Onun yerine daha çok ABD dizilerine sardım. Bir hevesle başladığım Kore dizilerini hüsrana uğrayıp yarım bırakıyorum. Aslında son 1 yıldır ailece fazla yoğun olduğumuzdan da kaynaklanıyor. Kafam çok dağılıyor. Kafa dağıtmak için izlediğim diziler kafamı dağıtmıyor dizilerin kendisi dağılıyorlar :D. Son bir kaç aydır yarım bıraktığım diziler şunlar;

Cunning Single Lady


Büyük umutlarla başladığım dizilerden birisi. Geçim sıkıntıları sebebi ile boşanan çiftimiz yıllar sonra tekrar karşılaşırlar. Ama artık adamımız aşırı aşırı zengindir. Bunu gören hanım ablamız da eski kocasını tekrar elde etme çabaları içerisine girer. Adamı severim, kadını severim. Özellikle ablanın giyim tarzına bayılırım. Zaten sırf onun için başladım da diyebilirim diziye. Ama ne bileyim sarmadı beni dizi. Aslında konu da fena değildi ama neden  böyle oldu hiç anlamış değilim :/ Sanırım bu ikiyüzlü paragöz rolünü yakıştıramadım hanım kızımıza :P
Diziyi 10. bölümde bıraktım.


The Full Sun


Güzel abimiz yıllar evvel bir gümbürtüye gelerek cinayetten tutuklanır. Hapisten çıktıktan sonra ilk işi hapse girmesine sebep olanlardan intikamını almak olur. Ama intikamını alacağı herifin kızına aşık olur.

İtiraf ediyorum bu diziye sıfır beklenti ile başlamıştım.
Sırf Yoon Kye Sang'ı görmek için başladım ama onun için bile katlanamadım. Ben dram izleyemiyorum ki arkadaş. Hadi yine bazen izlerdim de bu çok fena sıkıcı olmuştu yahu :( Şu adamı uyduruk dizilerle heba etmeyin :( Yahu o kadar zaman bekledim şu adamı izleyebilmek için bak sinirlendirdiler yine beni ckckck Ya ne vardı sanki bi romantik komedi de bol bol gülüşünü göreceğimiz bir dizide oynatsaydınız. Ayy bu dizi hakkında başka birşey söylemek istemiyorum. Belki ağlamayı seven diziyi de sevebilir :P
Diziyi 15. bölümde bıraktım.

Sergüzeşt (Kitap Sayfaları)


Zavallı hafıza!
Günden güne yok olduğunu hissettiğimiz, vücut denilen şu toprak yığınının üzerinde durmadan yaşanmaya çalışır durur.
Bir hüznü andıran gülüşü yıllarca saklar.
Etrafından baş dönmesi verecek şekilde büyük bir hızla geçen bütün anı ve üzüntüleri hemen kaydetmeye çalışır.
Bu katlanılması güç çalışma ile bütün kuvvet ve dermanı kaybolunca bize ümit veren gelecek biter hayatımıza yoldaşlık eden geçmiş, unutkanlık denizi içinde yok olur.
O zaman ağır yara almış bir asker gibi, bizi mezarın kapısında bırakarak hizmetini terk eder.

Sergüzeşt / Sami Paşazade Sezai

Bir Gözlüklünün Çilesi....


Bu seneye kadar hayatımda hiç güneş gözlüğü takmamıştım. Sebebi de güneş gözlükleri çok pahalı çakmaları da takasım gelmiyor :P

1 yıldan fazla bir süredir astigmat için gözlük kullanıyorum. Gözlerim gözlüğe o kadar alıştı ki çıkardığım zaman yolda yürürken hafif yalpalıyorum böyle yer inip kalkıyo gibi çok değil ama biraz başım dönüyo gibi oluyor :D böyle yazınca sanki çok abartı oldu çok fazla değil de iste biraz dengem bozuluyor :D

Son zamanlarda gözlerim çok hassaslaştı güneşte fazla duramıyorum. Ankaraya geleceğim zaman Şeyda ya dedim senin gözlükler orijinal zaten kullanmıyosun da ver ben kullanayım. Aldım ama mübarek gözlükler öyle bir çizilmiş ki, üstüne astigmat onun üstüne de zaten hic güneş gözlüğü kullanmadığımdan ilk kullandığım gün önce seyyar satıcının tezgahına carptım sonra yürürken düşüyodum nerdeyse sonra birine çarptım :D

Neyse ikinci denememde daha iyiydi :D Ama kendime bi gözlük alasım var :D

Sonuç olarak gözlük kullanmak çok zor kardesim. Yazın ayrı bir dert kışın ayrı.

Chucky naber

Hic kendimi kasmadan ben direk Çaki diyim :D

Şu yukarıdaki oyuncağımsı şey evdekiler ona çaki diyorlar :D kuzenimin kızının. Bu bebeği görünce aklı çıkıyor :D O kadar ki seviyor. Ben de bu bebeği her gördüğümde gerçek sanıyorum ödüm patlıyor :D Bu nasıl bebek yahu resmen korku filmi :D Allahtan yüzüne gülümseyen bir ifade koymuşlar yoksa tam gulyabani kapkara saçları var. Ne bilim bi tuhaf :D Zaten bacakları da ters dönüyooooo

Yağmur Sonrası


Aslında uzun zaman önce okudum ama yazmak yeni nasip oldu. Daha önce Sarah Jio'nun kitabını okumamıştım ama merak ediyordum. Bu kitabından sonra favori yazarlarımdan oldu. Diğer kitaplarını da alıp okumak istiyorum :)

Kitabın konusu;

Anne'nin torunu birgün büyükannesine gelen bir mektup bulur. Anne bu mektup ile gençliğine döner.

2. Dünya savaşı zamanları... Anne nişanlı bir kızdır. Hopidik arkadaşı Kitty yüzünden nişanlısına olan aşkını ve hayatını sorgulayarak arkadaşıyla birlikte Bora Bora adasına savaş hemiresi olarak giderler.

Anne sürekli kendisine nişanlı olduğunu hatırlatırken umulmadık birşey olur ve adadaki askerlerden birine aşık olur.

Adada buldukları ıssız bungolovda onlar için hayat toz pembedir. Ta ki adada bir cinayet işlenene kadar.

Kitabı uzun zaman önce okuduğumdan aklımı tam toparlayamadım konusunu bu kadar yazabildim. Ama kitap çok güzeldi tavsiye ederim :) Konusunu daha iyi anlamak için arka kapak yazısını okuyabilirsiniz :)