Kurucunun Kızı | Amy Engel (Kitap Tanıtımı ve Çekiliş)


Yabancı Yayınlarından çıkacak olan Kurucunun Kızı kitabını, yayınevinin facebook hesabında görmüştüm. Yayınevi, blog turuna katılmak isteyenler için bir duyuru yapmıştı. Hemen ben de katılmak istedim. Ön okuma parçası ve bir kaç tanıtım fotoğrafı yollamışlar.
Konusuyla zaten beni cezbetmişken, ön okuma parçaları fevkalade merak etmemi sağladı.

Kitabın arka kapağı şöyle;

Dehşet verici bir nükleer savaş sonrası Amerika Birleşik Devletleri büyük ölçüde yok edilmiş, sadece küçük bir grup hayatta kalmıştı. Geriye kalanları kimin yöneteceği konusunda Lattimer’lar ve Westfall’lar arasında çıkan savaşı Westfall ailesi kaybetmişti. Ve beş yıl sonra barış ve kontrol, her yıl yapılan bir törenle, kaybeden tarafın kızları ile kazanan tarafın erkeklerinin evlendirilmesiyle sağlanmaktaydı.
Bu yıl benim sıram gelmişti.
Benim adım Ivy Westfall ve görevim basitti: Başkan’ın oğlunu, müstakbel kocamı öldürmek ve Westfall ailesinin gücünü geri kazanmasını sağlamak.
Ama görünen o ki, Bishop Lattimer ya çok yetenekli bir oyuncu ya da ailemin iddia ettiği gibi kalpsiz, zalim bir çocuk değil. Hatta beni bu dünyada gerçekten anlayan tek kişi bile olabilir. Ama kaderimden kaçmama imkân yok. Ben Westfall mirasını geri alacak kişiyim.
Çünkü Bishop ölmeli. Ve onu öldüren ben olmalıyım…


“Bir oturuşta okudum. İ-NA-NIL-MAZ-DI! O nasıl bir sondu öyle?!” — Wendy Higgins, Tatlı Şeytan ve
Tatlı Tehlike romanlarının yazarı
“Etkileyici ve ince düşünülmüş bir dünya, merak uyandırıcı bir başlangıç, cesur bir kahraman.” 
— Kirkus Reviews
“Güçlü karakterler, karmaşık ilişkiler, politik entrikalar ve ihanet, kitabı elinizden bırakmanıza engel olacak; daha fazlası için sabırsızlanacaksınız!” — School Library Journal
“Kurucunun Kızı’nda bir distopyada arayacağınız her şey var: tüyler ürpertici bir olay örgüsü, heyecan verici karakterler ve her kelimesi özenle yazılmış bir hikâye.” 
— Insightful Minds Reviews 


 Şuraya bir de ön okuma parçası bırakayım.


“Hadi başlayalım,” dedi Başkan Lattimer. Sahnedeki herkes yerlerini aldı ve müstakbel eşinin karşına dikildi. Ben ve Bishop izleyicilerin hepsi seyredebilsin diye merkezdeydik. Bishop diğer elimi tuttu, ellerimiz aramızdaki ufak mesafede birleşmişti.
Bunun yanlış olduğunu bağırıp çağırmak istiyordum. Karşımdaki bu çocuğu tanımadığımı. Bütün hayatım boyunca onunla tek kelime konuşmadığımı. En sevdiğim rengin mor olduğunu ya da hâlâ hatırlamadığım annemi özlediğimi ya da korkudan öldüğümü bilmiyordu. Seyircilere panik dolu bir bakış attım ama sadece gülen yüzlerin bana yansıdığını gördüm. Bir şekilde, herkesin bu gösteriyi desteklemesi her şeyi daha da kötü hale getirdi. Kimse bağırmıyor ya da çocuklarının bir yabancıyla evlenmesini engellemiyordu.
İş birliğimiz Başkan Lattimer’ın cephanesinde bulunan en güçlü silahtı.
Ve nihayetinde ben de onlar kadar kötüydüm. Herkes açtığında ben de ağzımı açtım, çevremdeki düzinelerce daha yüksek sesten dolayı duyamadığım kelimeleri tekrar ettim. Kendime bunların hiçbir öneminin olmadığını söyledim. Bu bölümün üstesinden gelmeliydim ve bu yüzden geldim. Ailemin olan sade altın yüzüğü Bishop’un parmağına taktım ve o da aynısını bana yaptı. Yüzük tenime yabancı geliyordu, ölçüsü doğru olmasına rağmen sıkı ve kısıtlayıcıydı.
Papaz bizi karı ve koca ilan ettiğinde Bishop beni öpmeyi denemedi, yanaktan bile ve buna minnettardım. Eğer yapsaydı, katlanabileceğimi sanmıyordum. Sokaktaki birinin beni tutması ve ağzını benimkine yapıştırması gibi olurdu. Bir tacizdi, sevgi gösterisi değil. Ama çevremizdeki çiftler sarıldı ve sevinçle bağırdı, çoğu sanki bir saat değil de daha uzun zamandır birbirlerini tanıyormuş gibi öpüşmekte sorun yaşamadı. Birkaç ay içinde bu kızlar karınları bebekle yüklü ve yeni tanıştıkları bir oğlanın yanında sonsuza dek uyumak zorunda kaldıklarını fark ettiklerinde mutlu olacaklar mıydı?
Onlar için bu törenin anlamı barışı sürdürmek, iki nesilden fazla bir toplumu dengede tutan bir geleneği onurlandırmaktı. Ama onların aksine ben barışın ne kadar da narin olduğunu, nasıl şimdi bile kopma tehlikesinde olan birkaç ince ip telinde asılı olduğunu biliyordum. Ben çevremdeki tüm kızlardan farklıydım çünkü Bishop Lattimer’la evlenmek benim kaderim değildi. Görevim onu mutlu etmek, çocuklarını taşımak ve karısı olmak değildi.
Görevim onu öldürmekti. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder