"Kendini gerçekten çok yaşlı hissetti bir an.Böyle düşünmek için erken olduğunu biliyordu ama her şeye baştan başlamak için çok geçti ve insanı yaşlı yapan da buydu.
Çocukken dünya kocaman bir oyun bahçesiydi ve senindi. Bilinmezdi, heyecanlıydı ve hayal kurabildiğin ölçüde sana aitti. Geleceği bilmiyordun ama onu gönlünce şekillendirebileceğine inancın vardı. Her şey ama her şey bir ihtimaldi. Dünyayı güzel kılan da, işte o ihtimallerdi. Her filmde yeni biri olabilirdin, her kitapta başka bir ömür sürebilirdin. Zengin, ünlü, astronot, veteriner, doktor, mutlu, prenses, başbakan, gizli ajan, ressam, rock yıldızı, futbolcu, hiçbiri imkansız ya da uzak değildi.
Yaşlanmak ise ihtimallerin azalmasıydı. Sahip olamayacağını bilerek bakmaktı etrafa, geçmiş olsun demekti. Asla o kitaptaki adam ya da kadın olamazdın artık. 'Sınırlı mutluluklar dönemine hoş geldiniz' yazan görünmez bir tabelanın altından geçerdin! 'Gerçekler dünyasına hoş geldiniz! Yetinmeyi öğrendiniz mi, öğrenmeniz gereken tek şeyi?'
Hande Altaylı / Maraz"
Kitabın bu kısmını okuduğumda, uzun süredir yaşlıymışım gibi hissettim. Bunun sonu nereye varacak? Bıktım da demiyorum da, ne bileyim işte bunaldım.
Bu kitabı kesilikle okumalıyım.
YanıtlaSil